http://www.felsefeekibi.com/
Felsefe ile ilgili aradığınız herşey...
11 Nisan 2010 Pazar
Sokrates
Sofistlere karşı koyanların başında yer alan, İlkçağın en büyük düşünürlerinden biri olan Sokrates, Sofistlere karşı koyar, ama onlarla birleştiği yönleri de vardır. Çünkü Sokrates de, Sofistler gibi, gelenek ve törelerin oluşturduğu ölçüler üzerinde düşünmeyi kendisine ilke yapmıştır.
Sokrates 469 yılında Atina’da doğmuştur. Heykeltıraş Sophroniskos ile ebe Phainerete’nin oğlu. Kendisi ve yurttaşlarını ciddi olarak incelemeyi, ahlakça olgunlaşmak için durmadan çalışmayı, hayatının hep ödevi sayacaktır. O da, Sofistler gibi, başlıca, insan hayatının pratik sorunlarıyla ilgilenmiştir. Ancak, Sofistler utilitaristtiler, yalnız yararı göz önünde bulunduruyorlardı. Sokrates ise bu soruna gerçek, derin bir ahlaki ciddiyetle yönelir.Onun gerek sessiz, sürekli felsefi düşünmeleri, gerekse Atina’daki orijinal çalışmaları böyle bir anlayışla beslenmişlerdir. Kendisi bir çığıra, bir okula bağlı olmadığı gibi, bir çığır da kurmaya kalkışmamıştır. Ortalıkta, çarşıda –pazarda dolaşır, karşısına çıkanlarla konuşmaya çalışırdı. Bunu da, insanları, hayatlarının anlam ve amaçları bakımından düşünmeye, aydınlanmaya kımıldatmak, onlarda bu isteği uyandırmak için yapardı. Sokrates felsefesini, dünya görüşünü bu yolla yaymıştır: bir şey yazmamıştır. Sokrates 70 yaşında iken “gençliği baştan çıkarmak ve Atina’ya yeni Tanrılar getirmeye kalkışmak” ile suçlandırılıp mahkemeye verilmiştir. Onu suçlayanlar, anlayışsızlıklarından, düşünceleri ayırt etmeyi bilmediklerinden, Sokrates’i Sofist sayıyorlardı. Hayata yol gösteren değer ve ölçülere körükörüne inanmayıp bunları akılla bulmak isteyişinde, bu tutumunda Sokrates Sofistlerle ortaktı. Ama onun Sofistlerle bundan sonraki temelli ayrılığını, yobaz gelenekçiler ayıramayacak durumda idiler. Sokrates hafif bir ceza ile kurtulabilirdi; ama boyun eğmek bilmeyen onuru yüzünden yargıçları kızdırıp ölüm cezasına çarptırılmıştır. Tutukevinden de kaçmayı ret etmiş ve 399 yılının mayısında zehir içerek ölmüştür.
Sofislerin bilgi anlayışı, her bakımdan, tek kişiyi kanılarında bir relativizme götürmüştü. Sokrates’in ise göz önünde bulundurduğu ; sağlam, herkes için geçerli olan bir bilgiye varmaktır. O, doxa (sanı)nın karşısına episteme (bilgi) yi koyar. Yalnız episteme hazır, hemen öğrenilebilecek, öğretimle hemen bildirileverilecek bir şey değildir, tersine; birlikte çalışarak, uğraşılarak varılacak bir amaçtır. Onun için Sokrates, Sofistlerin yaptığı gibi, öğretimle bilgileri edindirmeye kalkışmaz, çevresindekilerle doğru’yu birlikte aramaya çalışır. Din-gelenek otoritesine gözü kapalı bağlanmamada Sokrates Sofistlerle bir düşünüyor. Ancak, Sokrates’in akla, düşüncenin objektif değerine, bireylerin üstünde bir normun bulunduğuna sarsılmaz bir inancı var. Onu Sofistlerden kesin olarak ayıran da bu inancıdır. Onun kendine özgü öğretme ve araştırma yöntemi olan dialog (konuşma) da bu inanca dayanır. Konuşma’da düşünceler ortaya konur, bunlar karşılıklı olarak eleştirilir, böylece de herkesin kabul edeceği şeye varılmak istenir. Sofisler düşünceleri meydan getiren psikolojik mekanizmayı inceliyorlardı. Sokrates ise, doğru’yu belirleyen aklın bir yasası olduğuna inanır ve çevresindekilerle işbirliği yaparak bu doğru’yu araştırır. “Ben bir şey bilmiyorum” ya da “Bir şey bilmediğimi biliyorum” derken de göz önünde bulundurduğu bu. Onun için bunları bir şüphecilik diye anlamamalıdır.
Sokrates, Sofist – Sophistes , bilgici –değil, filozof – philosophos, bilgisever –olduğunu söyler; bilgiyi elde bulundurduğuna değil, onu sevip aradığına inanır; kendisi kendini bildiği gibi, kendilerini bilmelerini (“kendini bil!”) başkalarından da ister. Araştırmanın (dialogun) dış şeması şöyledir: Konuşmaya başlarken Sokrates, hep kendisinin bir şey bilmediğini söyler. Karşısındaki de, tersine, hep bilgisine pek güvenmektedir, ama ileri sürdükleri de hep pek derme çatma şeylerdir. İşte Sokrates’in ünlü ironie’si (alayı) bu karşıtlık içinde belirir. Bundan sonra da Sokrates, konuştuğu kimsede doğru^yu meydana çıkarmaya girişir; onun deyişiyle: Ruhta uyku halinde bulunan düşünceleri “doğurtmaya” uğraşır. Bu sanatına da, annesinin ebeliğine bir anıştırma olarak, maieutike (doğum yardımcılığı, ebelik) adını veriyor. Bu tekniğin temelinde, disiplinli, sıkı bir düşünme ile” doğru”nun bulunabileceğine bir inanma gizlidir; ruhta saklı doğrular var; bunlar herkes için ortak olan doğrulardır; bunlar, sorup soruşturma ile, üzerlerinde durup düşünme ile yukarıya çıkarılabilir, bilinir bir hale getirilebilirler.
Sokrates’e göre, bilimsel çalışmanın amacı, duyularla edinilen tek tek algılar değil, kavramdır. Onun için, Sokrates hep, kavramın belirlenmesi, sınırının çizilip gösterilmesi olan tanım’a (horismos, definito) varmaya çalışır.
Sokrates’in kullandığı yöntem, tüme –varım (epagoge, inductio) yöntemidir. Aristoteles, Sokrates’i bu yöntemin bulucusu diye gösterir. Ancak, Sokrates gelişigüzel bir araya getirilmiş tek tek haller arasında bir karşılaştırma yaptığı için, tam bir tümevarım yöntemi geliştirdiği söylenemez.
Sokrates bu yöntemini, tıpku Sofistler gibi , sadece insan hayatının sorunlarına uygulamıştır. Onu “doğru bir yaşayış nedir, hangisidir?” sorusundan başkası ilgilendirmemiştir. Doğa felsefesiyle hiç uğraşmamıştır; kavramsal doğru’yu araması da yalnız ahlaki kaygılar yüzündendir. İnsanın ahlakça kendisini eğitmesi, yetiştirmesiyle bilim aynı şeydir. Araştırma da bulunacak tümel doğru, ahlak bilincine açıklık ve güven sağlayacaktır.
Sokrates’in bütün düşüncesi, bütün çalışmaları ahlaka yönelmiştir. Bu ana –konuda çıkış noktası da, “erdem ile bilginin özdeş, aynı oldukları” görüşüdür. Bu görüşün felsefe dışındaki nedeni için şu söylenebilir: Yunan toplumu o arada çok sarsıntılı bir değişme geçirmiştir, geçirmektedir. Bu yüzden, öteden beri bilinen, alışılmış yaşama kurallarına ayak uydurmak çok güçleşmiştir. Bu değer anarşisi içinde bir sürü yaşama kuralı öğütleniyordu. Öbür yandan demokratik gelişme bir savaşmaya, yarışmaya yol açmıştı. İşte Sokrates,bu kanıyı ahlaka aktarmakla, bu duruma en keskin anlatımını kazandırmıştır.
Sokrates,”Hiç kimse bile bile kötülük işlemez, kötülük bilginin eksikliğinden ileri gelir” der. Yine bu yüzden bütün öteki erdemler, ana –erdem olan bilginin (episteme) içinde toplanmışlardır ve bilginin kendisi edinildiği ve öğrenildiği gibi, öteki erdemler de elde edilir ve öğretilebilir.
Sokrates, bir de, içinde bir Daimonion’un barındığını söylermiş. Hayatının önemli anlarında bu Daimonion’u kendisine yol gösterirmiş, daha doğrusu alıkoyucu bir rol oynarmış; daha çok uyarıcı bir sesleniş. Bunu Sokrates içindeki Tanrısal bir ses sayar ve ona uyarmış. Bu sesin ne olduğu üzerinde çeşitli yorumlar yapılmıştır. Ne olarak anlaşılırsa anlaşılsın (vicdan, ahlaki bir sezi, peygamberlerde görülen içgüdü gibi bir şey vb) Daimonion Sokrates’in ahlak görüşünün tekyanlı rationalismini tamamlayan bir etken olarak görünüyor. Çünkü Daimonion, irrationel bir şey, dini –mistik bir öğe. (Ama yalnız kendisinde var; genel olarak insan hayatının ahlak bakımından düzenlemede hiçbir rolü yok)
Sokrates’in dinsiz ya da küfre sapmış bir kimse olduğu hiç de söylenemez. Olsa olsa, o da ta Xenophanes’ten beri gelişen bir din anlayışının içinde yer almıştı; yani halk dininin boş inançlarına bağlı değildi; halk dininin arınmasını, bunun için de Tanrılar için yakışıksız tasavvurların ortadan kalkmasını o da istiyor.
Sokrates çevresine büyüleyici bir etki yapmıştı. Bu etki, düşüncelerinden çok, bu düşünceleri onun doğrudan doğruya yaşaması yoluyla olmuştur.
Sokrates 469 yılında Atina’da doğmuştur. Heykeltıraş Sophroniskos ile ebe Phainerete’nin oğlu. Kendisi ve yurttaşlarını ciddi olarak incelemeyi, ahlakça olgunlaşmak için durmadan çalışmayı, hayatının hep ödevi sayacaktır. O da, Sofistler gibi, başlıca, insan hayatının pratik sorunlarıyla ilgilenmiştir. Ancak, Sofistler utilitaristtiler, yalnız yararı göz önünde bulunduruyorlardı. Sokrates ise bu soruna gerçek, derin bir ahlaki ciddiyetle yönelir.Onun gerek sessiz, sürekli felsefi düşünmeleri, gerekse Atina’daki orijinal çalışmaları böyle bir anlayışla beslenmişlerdir. Kendisi bir çığıra, bir okula bağlı olmadığı gibi, bir çığır da kurmaya kalkışmamıştır. Ortalıkta, çarşıda –pazarda dolaşır, karşısına çıkanlarla konuşmaya çalışırdı. Bunu da, insanları, hayatlarının anlam ve amaçları bakımından düşünmeye, aydınlanmaya kımıldatmak, onlarda bu isteği uyandırmak için yapardı. Sokrates felsefesini, dünya görüşünü bu yolla yaymıştır: bir şey yazmamıştır. Sokrates 70 yaşında iken “gençliği baştan çıkarmak ve Atina’ya yeni Tanrılar getirmeye kalkışmak” ile suçlandırılıp mahkemeye verilmiştir. Onu suçlayanlar, anlayışsızlıklarından, düşünceleri ayırt etmeyi bilmediklerinden, Sokrates’i Sofist sayıyorlardı. Hayata yol gösteren değer ve ölçülere körükörüne inanmayıp bunları akılla bulmak isteyişinde, bu tutumunda Sokrates Sofistlerle ortaktı. Ama onun Sofistlerle bundan sonraki temelli ayrılığını, yobaz gelenekçiler ayıramayacak durumda idiler. Sokrates hafif bir ceza ile kurtulabilirdi; ama boyun eğmek bilmeyen onuru yüzünden yargıçları kızdırıp ölüm cezasına çarptırılmıştır. Tutukevinden de kaçmayı ret etmiş ve 399 yılının mayısında zehir içerek ölmüştür.
Sofislerin bilgi anlayışı, her bakımdan, tek kişiyi kanılarında bir relativizme götürmüştü. Sokrates’in ise göz önünde bulundurduğu ; sağlam, herkes için geçerli olan bir bilgiye varmaktır. O, doxa (sanı)nın karşısına episteme (bilgi) yi koyar. Yalnız episteme hazır, hemen öğrenilebilecek, öğretimle hemen bildirileverilecek bir şey değildir, tersine; birlikte çalışarak, uğraşılarak varılacak bir amaçtır. Onun için Sokrates, Sofistlerin yaptığı gibi, öğretimle bilgileri edindirmeye kalkışmaz, çevresindekilerle doğru’yu birlikte aramaya çalışır. Din-gelenek otoritesine gözü kapalı bağlanmamada Sokrates Sofistlerle bir düşünüyor. Ancak, Sokrates’in akla, düşüncenin objektif değerine, bireylerin üstünde bir normun bulunduğuna sarsılmaz bir inancı var. Onu Sofistlerden kesin olarak ayıran da bu inancıdır. Onun kendine özgü öğretme ve araştırma yöntemi olan dialog (konuşma) da bu inanca dayanır. Konuşma’da düşünceler ortaya konur, bunlar karşılıklı olarak eleştirilir, böylece de herkesin kabul edeceği şeye varılmak istenir. Sofisler düşünceleri meydan getiren psikolojik mekanizmayı inceliyorlardı. Sokrates ise, doğru’yu belirleyen aklın bir yasası olduğuna inanır ve çevresindekilerle işbirliği yaparak bu doğru’yu araştırır. “Ben bir şey bilmiyorum” ya da “Bir şey bilmediğimi biliyorum” derken de göz önünde bulundurduğu bu. Onun için bunları bir şüphecilik diye anlamamalıdır.
Sokrates, Sofist – Sophistes , bilgici –değil, filozof – philosophos, bilgisever –olduğunu söyler; bilgiyi elde bulundurduğuna değil, onu sevip aradığına inanır; kendisi kendini bildiği gibi, kendilerini bilmelerini (“kendini bil!”) başkalarından da ister. Araştırmanın (dialogun) dış şeması şöyledir: Konuşmaya başlarken Sokrates, hep kendisinin bir şey bilmediğini söyler. Karşısındaki de, tersine, hep bilgisine pek güvenmektedir, ama ileri sürdükleri de hep pek derme çatma şeylerdir. İşte Sokrates’in ünlü ironie’si (alayı) bu karşıtlık içinde belirir. Bundan sonra da Sokrates, konuştuğu kimsede doğru^yu meydana çıkarmaya girişir; onun deyişiyle: Ruhta uyku halinde bulunan düşünceleri “doğurtmaya” uğraşır. Bu sanatına da, annesinin ebeliğine bir anıştırma olarak, maieutike (doğum yardımcılığı, ebelik) adını veriyor. Bu tekniğin temelinde, disiplinli, sıkı bir düşünme ile” doğru”nun bulunabileceğine bir inanma gizlidir; ruhta saklı doğrular var; bunlar herkes için ortak olan doğrulardır; bunlar, sorup soruşturma ile, üzerlerinde durup düşünme ile yukarıya çıkarılabilir, bilinir bir hale getirilebilirler.
Sokrates’e göre, bilimsel çalışmanın amacı, duyularla edinilen tek tek algılar değil, kavramdır. Onun için, Sokrates hep, kavramın belirlenmesi, sınırının çizilip gösterilmesi olan tanım’a (horismos, definito) varmaya çalışır.
Sokrates’in kullandığı yöntem, tüme –varım (epagoge, inductio) yöntemidir. Aristoteles, Sokrates’i bu yöntemin bulucusu diye gösterir. Ancak, Sokrates gelişigüzel bir araya getirilmiş tek tek haller arasında bir karşılaştırma yaptığı için, tam bir tümevarım yöntemi geliştirdiği söylenemez.
Sokrates bu yöntemini, tıpku Sofistler gibi , sadece insan hayatının sorunlarına uygulamıştır. Onu “doğru bir yaşayış nedir, hangisidir?” sorusundan başkası ilgilendirmemiştir. Doğa felsefesiyle hiç uğraşmamıştır; kavramsal doğru’yu araması da yalnız ahlaki kaygılar yüzündendir. İnsanın ahlakça kendisini eğitmesi, yetiştirmesiyle bilim aynı şeydir. Araştırma da bulunacak tümel doğru, ahlak bilincine açıklık ve güven sağlayacaktır.
Sokrates’in bütün düşüncesi, bütün çalışmaları ahlaka yönelmiştir. Bu ana –konuda çıkış noktası da, “erdem ile bilginin özdeş, aynı oldukları” görüşüdür. Bu görüşün felsefe dışındaki nedeni için şu söylenebilir: Yunan toplumu o arada çok sarsıntılı bir değişme geçirmiştir, geçirmektedir. Bu yüzden, öteden beri bilinen, alışılmış yaşama kurallarına ayak uydurmak çok güçleşmiştir. Bu değer anarşisi içinde bir sürü yaşama kuralı öğütleniyordu. Öbür yandan demokratik gelişme bir savaşmaya, yarışmaya yol açmıştı. İşte Sokrates,bu kanıyı ahlaka aktarmakla, bu duruma en keskin anlatımını kazandırmıştır.
Sokrates,”Hiç kimse bile bile kötülük işlemez, kötülük bilginin eksikliğinden ileri gelir” der. Yine bu yüzden bütün öteki erdemler, ana –erdem olan bilginin (episteme) içinde toplanmışlardır ve bilginin kendisi edinildiği ve öğrenildiği gibi, öteki erdemler de elde edilir ve öğretilebilir.
Sokrates, bir de, içinde bir Daimonion’un barındığını söylermiş. Hayatının önemli anlarında bu Daimonion’u kendisine yol gösterirmiş, daha doğrusu alıkoyucu bir rol oynarmış; daha çok uyarıcı bir sesleniş. Bunu Sokrates içindeki Tanrısal bir ses sayar ve ona uyarmış. Bu sesin ne olduğu üzerinde çeşitli yorumlar yapılmıştır. Ne olarak anlaşılırsa anlaşılsın (vicdan, ahlaki bir sezi, peygamberlerde görülen içgüdü gibi bir şey vb) Daimonion Sokrates’in ahlak görüşünün tekyanlı rationalismini tamamlayan bir etken olarak görünüyor. Çünkü Daimonion, irrationel bir şey, dini –mistik bir öğe. (Ama yalnız kendisinde var; genel olarak insan hayatının ahlak bakımından düzenlemede hiçbir rolü yok)
Sokrates’in dinsiz ya da küfre sapmış bir kimse olduğu hiç de söylenemez. Olsa olsa, o da ta Xenophanes’ten beri gelişen bir din anlayışının içinde yer almıştı; yani halk dininin boş inançlarına bağlı değildi; halk dininin arınmasını, bunun için de Tanrılar için yakışıksız tasavvurların ortadan kalkmasını o da istiyor.
Sokrates çevresine büyüleyici bir etki yapmıştı. Bu etki, düşüncelerinden çok, bu düşünceleri onun doğrudan doğruya yaşaması yoluyla olmuştur.
Filozofların Ünlü Sözleri
Düşünüyorum öyle ise varım.
DESCARTES
Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
GIBBON
Hayatta hiç hata yapmamış birisi zaten hiçbir işe başlamamış demektir.
HENRY FORD
Hayatta hiçbirşeyden korkmayın yalnız;herşeyi anlamaya çalışın. MARİE CURİE
İnsanlar tecrübeleri oranında değil tecrübelerinden aldıkları dersler oranında olgundurlar.
BERNARD SHAW
İnsan aklın snırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez.
ALBERT EINSTEIN
Olgun insan yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapan insandır.
KONFİÇYUS
Gerçek arkadaş sağlık gibidir.Değeri ancak o yok olunca anlaşılır.
CERVANTES
Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız.
KONFİÇYUS
İnsanların yapabileceği en büyük fenalık kendisine olan güvenini kaybetmesidir.
RİCHARD BERNEDİCİ
İnsansal öz, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Gerçekliği içersinde, bu, toplumsal ilişkilerin bütünüdür.
KARL MARX
Aristoteles
Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.
İnsanlar arzularına son olmadığı için, bu arzuları tatmin edecek vasıtalara da son olmamasını isterler.
Arzu öyle bir şeydir ki, hiç doymak bilmez; bir çok insanların hayatı, arzuları doyurma yollarını aramakla geçer.
Cesaret kuvvetle birleşince büsbütün artar.
Umut, uyanık adamın rüyasıdır.
Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır.
Adalet önce devletten gelir.
İyi, basit; kötü ise çok yönlüdür.
Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.
Honore de BALZAC
Hayat herkes için acı, çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm, onlar da mes�ut değil.
İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır, hele hak edince.
Evlenme dâvaya benzer. Mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.
Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç, ne namus, ne de ruh.
Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.
Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.
Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez.
Bernard SHAW
Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim.
Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz
Susmanın kudretine inanıyorum. Bu mevzu üzerinde saatlerce konuşabilirim.
Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında.
Bir kelime yeterlidir, gerisi laftır.
Moda kadınlara benzer, onun da havası vardır.
Her şeyi düşünmek, çoğun her şeyi düzene sokmak demektir.
Birçok insanın korkak olmaya cesareti yoktur.
Yazı ile insan daya iyi yalan söyleyebilir.
Zekanın sakıncası, insanı devamlı surette bir şeyler öğrenmeye zorlamasıdır.
Erkeğin de, kadının da terbiyesi birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur.
Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da akıllarını kullanır.
Ben şaka yaparken gerçekleri söylerim, çünkü gerçekler dünyanın en gülünç şakalarıdır.
Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.
Parayı kazanmadan harcamaya nasıl hakkımız yoksa, mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur.
Değişmez kural, değişmez kuralın olmayacağıdır.
Çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız (bu hiç de gerekli değil) kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için.
Yapabilenler yapar; yapamayanlar yapmayı öğretir.
Benim en iyi dostum terzimdir. Çünkü ne zaman beni görse, derhal o andaki ölçülerimi alır. Oysa bütün öteki tanıdıklarım benim hala eskisi gibi olduğumu düşünürler.
Yalancının cezası; kimsenin kendine inanmayışı değil, asıl kendisinin kimseye inanmayışıdır.
Merhamet sevgiye yakınsa, minnet onun aksine yakındır.
Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.
Aşk, insana vakar, ağırbaşlılık, hatta güzellik verir.
DOSTOYEVSKİ
Bazı insanlar, ev köpekleri gibi, yamandıkları kapıdan ayrılmazlar.
Çocuk, dünyanın en büyük saadetidir.
Çocukları seven hayatı da sever.
Evlenme, boşanma işi sırf kadınların elinde olsaydı, bir tek nikâh sağlam kalmazdı.
Gözyaşları kurur.
Hayata yeniden başlasaydım , saniyelerin nabzını tutardım.
Hayatımızda en yüce, en güçlü, en faydalı dayanağımız ana baba evinden kalan hatıralarımızdır.
İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.
İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür.
İnsanların saadet kadar felakete de ihtiyacı vardır.
İster tatlı, ister acı olsun, hatıra insana ıstırap verir.
Kadını kalkındıran, onu uçurumun dibine kadar yuvarlanmaktan koruyarak hayata yeniden doğmasını sağlayan biricik kuvvet aşktır.
Johann Wolfgang Von GOETHE
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Aşk ve sevinç büyük çabaların kanatlarıdır.
Bir kişinin sözleri önemli değildir; iki yanı da dinlemeli.
Bir şey her şey için, her şey bir şey için vardır.
Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
Gönlümüz bize aklımızdan daha yakındır.
Görev, içinde bulunduğumuz zamanın bizden istediği şeydir.
İnsan ancak anladığı şeyi duyar.
İnsan kendini hiçbir yerde, karıncalar gibi kaynaşan kalabalığı yarıp geçtiği zamanki kadar yalnız hissedemez.
İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı, ancak baba olduğu zaman duyar.
İnsanın bir şeyi öğrenebilmesi için her şeyden önce o şeyi sevmesi gerekir.
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
Mükemmel insanların aksayan tarafları daha çok göze batar.
Samimi olmayı vaad edebilirim; tarafsız olmayı asla.
Sevmek, inanmak demektir.
Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.
KONFÜÇYÜS
Vefa ve samimiyet ilk prensipleriniz olmalıdır.
Eğer kusurların varsa, onlardan kurtulmaya çalışmalısın ve bundan korkmamalısın.
Yapılmış şeyler üzerinde konuşmak lüzumsuzdur, geçmiş şeyleri ayıplamak da manasızdır.
Bir insan sabahleyin doğru yolda ise, akşam saatlerinde de öyle kalacak ve bundan pişman olmayacaktır.
Tevazu ile konuşmayan bir kişi, zamanla bununla ilgili bütün kelimeleri de tamamıyla unutabilir.
Kelimelerin kuvvetini bilmeyen insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir.
İhtiyatlı insan nadiren hata işler.
Doğaya göre bütün insanlar birdir, fakat pratikte birbirlerinden dehşetli ayrılık gösterirler.
William SHAKESPEARE
Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir.
Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.
İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.
Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver.
Ah! Bu kadar okudum, bu kadar öykü ya da destan duydum, aşkın yolu asla düz gitmiyor.
İyimser, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser ise kabuğun altında yine yara görür.
Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınışların teşvikcisidir.
Konuşmadan önce düşün, hareket etmeden önce ölç.
Geçmiş bir dost için yakınmak yeni dertler edinmektir.
Cehalet Tanrının laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
Nasıl bir at, üzerindeki zengin koşumların farkına varmazsa insan da içinde yaşadığı nimetlerin öyle farkına varmaz.
Bir iftira başka iftiraları doğurur.
Aşk bir deliliktir.
Daha iyi, iyinin düşmanıdır.
Yiğitlik intikam kazanmakta değil, tahammül göstermektedir.
Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur.
Aslında hiç bir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır.
Leo Nikolaevich TOLSTOY
Af dileyen, kendi kendini itham eder.
Aşk, kızıl gibi geçirilmesi gereken bir hastalıktır.
Bekleyebilen için herşey iyi sonuç verir.
Bir insanı, bulunduğu mevki ile değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmelidir.
Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
Hırsları kökünden atmak mümkün değildir. Onları sadece asıl ülkülerine doğru yöneltmeğe çalışmalı.
İnanç, hayatın kuvvetidir.
İnsanlar seni, istedikleri kadar bilsinler, ama kendi kendini aldatabilir misin?
Öyle davran ki, senin iraden kendini bir kanun koyucu gibi hissetsin. Öyle davran ki, bu davranış yanında insanlığı bir araç değil bir amaç olarak göresin. Öyle davran ki, senin iradenin bir kanun gibi genel geçerliliği olsun.
Savaş, mızraklı, trampetli bir bayram değildir. Onun manzarası kandır. Ölümdür.
Tarihin konusu, kavimlerin ve insanların hayatıdır.
Victor HUGO
Öğrendikten, sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz
Barış, her şeyi hazmeden mutluluktur.
Çalışma uçup gidebilen bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir alışkanlık.
Ölüm bu; ne hükümdar tanır, ne soytarı; herkesi aynı iştahla yutar.
Hayat, felaket, yalnızlık, yüzüstü bırakılmışlık, yoksulluk kendine göre kahramanları olan savaş alanlarıdır.
Evlatlarını sevmeyen babalar olabilir; ama, torununu çıldırasıya sevmeyen dede olamaz.
Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşleyen kadındır.
F.M.Arouet VOLTAIRE
Ayrılık, tatmin edilmeyen aşkı arttırır.
Her zaman zevk, zevk olmaktan çıkar. Bir şeye düşkünlük hayvanlarda bile yoktur.
Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı duramaz.
İnsan zeka karşısında eğilir ama şefkat karşısında diz çöker.
İnsanoğlu hiç de kötü olarak yaratılmamıştır; ama hastalandığı gibi kötüleşir de.
İyi bir taklit, kusursuz bir yaratıştır.
Kendi nefsine hakim olan, dünyaya hükmedebilir.
Pek az insan başkalarının deneylerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır.
Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir.
Tanrıya ettiğim dua pek kısadır; Tanrım düşmanlarımı gülünç duruma düşür.
Vahşiler hariç, bütün insanlar, kitapların hükmü altındadır.
Vatana sadakatla hizmet edenin atalara ihtiyacı yoktur.
Vatanımız, bütün asil ruhlar için en mukaddes bir yerdir.
Yarabbi ben düşmanlarımı yenmeğe kadirim. Sen beni dostlarımdan koru.
DESCARTES
Düşünmeden konuşmanın cezası sonradan düşünmeye mahkum olmaktır.
GIBBON
Hayatta hiç hata yapmamış birisi zaten hiçbir işe başlamamış demektir.
HENRY FORD
Hayatta hiçbirşeyden korkmayın yalnız;herşeyi anlamaya çalışın. MARİE CURİE
İnsanlar tecrübeleri oranında değil tecrübelerinden aldıkları dersler oranında olgundurlar.
BERNARD SHAW
İnsan aklın snırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez.
ALBERT EINSTEIN
Olgun insan yapabileceğini söyleyen ve söylediğini yapan insandır.
KONFİÇYUS
Gerçek arkadaş sağlık gibidir.Değeri ancak o yok olunca anlaşılır.
CERVANTES
Sözcüklerin gücünü anlamadan insanların gücünü anlayamazsınız.
KONFİÇYUS
İnsanların yapabileceği en büyük fenalık kendisine olan güvenini kaybetmesidir.
RİCHARD BERNEDİCİ
İnsansal öz, tek tek her bireyin doğasında bulunan bir soyutlama değildir. Gerçekliği içersinde, bu, toplumsal ilişkilerin bütünüdür.
KARL MARX
Aristoteles
Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.
İnsanlar arzularına son olmadığı için, bu arzuları tatmin edecek vasıtalara da son olmamasını isterler.
Arzu öyle bir şeydir ki, hiç doymak bilmez; bir çok insanların hayatı, arzuları doyurma yollarını aramakla geçer.
Cesaret kuvvetle birleşince büsbütün artar.
Umut, uyanık adamın rüyasıdır.
Fazileti olmayan insan, hayvanların en kirlisi, en vahşisi, en muhteris ve en doymak bilmez olanıdır.
Adalet önce devletten gelir.
İyi, basit; kötü ise çok yönlüdür.
Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.
Honore de BALZAC
Hayat herkes için acı, çünkü benim boş yere dilediklerime sahip olmuş nice insanlar gördüm, onlar da mes�ut değil.
İnsanın en zor katlandığı duygu acımadır, hele hak edince.
Evlenme dâvaya benzer. Mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.
Yoksulluğun hüküm sürdüğü yerde ne utanma kalır, ne suç, ne namus, ne de ruh.
Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.
Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır.
Bir anne yüreği, dibinde daima af bulunan bir uçurumdur.
Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.
Hiç kimse bir alışkanlığa veda etmek cesaretini gösteremez.
Bernard SHAW
Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
Yaşlanmadan akıllanmayı çok isterdim.
Yanlışlık fare deliğinden geçer, doğruluk kapılardan sığmaz
Susmanın kudretine inanıyorum. Bu mevzu üzerinde saatlerce konuşabilirim.
Dürüst insan her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yalnız zamanında.
Bir kelime yeterlidir, gerisi laftır.
Moda kadınlara benzer, onun da havası vardır.
Her şeyi düşünmek, çoğun her şeyi düzene sokmak demektir.
Birçok insanın korkak olmaya cesareti yoktur.
Yazı ile insan daya iyi yalan söyleyebilir.
Zekanın sakıncası, insanı devamlı surette bir şeyler öğrenmeye zorlamasıdır.
Erkeğin de, kadının da terbiyesi birbirleriyle tartıştıkları zaman belli olur.
Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Akıllı adam aklını kullanır, daha akıllı adam başkalarının da akıllarını kullanır.
Ben şaka yaparken gerçekleri söylerim, çünkü gerçekler dünyanın en gülünç şakalarıdır.
Bu dünyada başarıya ulaşan insanlar istedikleri şartları yakalayan insanlardır. Eğer onları bulamazlarsa, kendileri yaparlar.
Parayı kazanmadan harcamaya nasıl hakkımız yoksa, mutluluğu da üretmeden tüketmeye hakkımız yoktur.
Değişmez kural, değişmez kuralın olmayacağıdır.
Çocuklarınıza ders vermek istiyorsanız (bu hiç de gerekli değil) kendinizi örnek gösterin. Ama sizin gibi olmaları için değil, sizin gibi olmamaları için.
Yapabilenler yapar; yapamayanlar yapmayı öğretir.
Benim en iyi dostum terzimdir. Çünkü ne zaman beni görse, derhal o andaki ölçülerimi alır. Oysa bütün öteki tanıdıklarım benim hala eskisi gibi olduğumu düşünürler.
Yalancının cezası; kimsenin kendine inanmayışı değil, asıl kendisinin kimseye inanmayışıdır.
Merhamet sevgiye yakınsa, minnet onun aksine yakındır.
Ahlak duygumuz, ihtiraslarımızı kontrol eder.
Aşk, insana vakar, ağırbaşlılık, hatta güzellik verir.
DOSTOYEVSKİ
Bazı insanlar, ev köpekleri gibi, yamandıkları kapıdan ayrılmazlar.
Çocuk, dünyanın en büyük saadetidir.
Çocukları seven hayatı da sever.
Evlenme, boşanma işi sırf kadınların elinde olsaydı, bir tek nikâh sağlam kalmazdı.
Gözyaşları kurur.
Hayata yeniden başlasaydım , saniyelerin nabzını tutardım.
Hayatımızda en yüce, en güçlü, en faydalı dayanağımız ana baba evinden kalan hatıralarımızdır.
İnsan yaşamayı ve yaşamamayı aynı şey diye kabul ettiği zaman hürriyete kavuşur.
İnsanların bazen neye güldüklerini anlamak güçtür.
İnsanların saadet kadar felakete de ihtiyacı vardır.
İster tatlı, ister acı olsun, hatıra insana ıstırap verir.
Kadını kalkındıran, onu uçurumun dibine kadar yuvarlanmaktan koruyarak hayata yeniden doğmasını sağlayan biricik kuvvet aşktır.
Johann Wolfgang Von GOETHE
Akılsızlar hırsızların en zararlılarıdır: Zamanınızı ve neşenizi çalarlar.
Aşk ve sevinç büyük çabaların kanatlarıdır.
Bir kişinin sözleri önemli değildir; iki yanı da dinlemeli.
Bir şey her şey için, her şey bir şey için vardır.
Çözümde görev almayanlar problemin bir parçası olurlar.
Gönlümüz bize aklımızdan daha yakındır.
Görev, içinde bulunduğumuz zamanın bizden istediği şeydir.
İnsan ancak anladığı şeyi duyar.
İnsan kendini hiçbir yerde, karıncalar gibi kaynaşan kalabalığı yarıp geçtiği zamanki kadar yalnız hissedemez.
İnsan, babasına borçlu olduğu saygıyı, ancak baba olduğu zaman duyar.
İnsanın bir şeyi öğrenebilmesi için her şeyden önce o şeyi sevmesi gerekir.
Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır.
Mükemmel insanların aksayan tarafları daha çok göze batar.
Samimi olmayı vaad edebilirim; tarafsız olmayı asla.
Sevmek, inanmak demektir.
Siz kendinize inanın, başkaları da size inanacaktır.
KONFÜÇYÜS
Vefa ve samimiyet ilk prensipleriniz olmalıdır.
Eğer kusurların varsa, onlardan kurtulmaya çalışmalısın ve bundan korkmamalısın.
Yapılmış şeyler üzerinde konuşmak lüzumsuzdur, geçmiş şeyleri ayıplamak da manasızdır.
Bir insan sabahleyin doğru yolda ise, akşam saatlerinde de öyle kalacak ve bundan pişman olmayacaktır.
Tevazu ile konuşmayan bir kişi, zamanla bununla ilgili bütün kelimeleri de tamamıyla unutabilir.
Kelimelerin kuvvetini bilmeyen insanlarla esaslı bir konuyu konuşmak mümkün değildir.
İhtiyatlı insan nadiren hata işler.
Doğaya göre bütün insanlar birdir, fakat pratikte birbirlerinden dehşetli ayrılık gösterirler.
William SHAKESPEARE
Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir.
Hiçbir miras, doğruluk kadar zengin değildir.
İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler çok zaman kemikleriyle beraber gömülür.
Herkese kulağını, ama çok azına sesini ver.
Ah! Bu kadar okudum, bu kadar öykü ya da destan duydum, aşkın yolu asla düz gitmiyor.
İyimser, yaranın üstünde artık kabuk, kötümser ise kabuğun altında yine yara görür.
Bazı yıkılışlar, daha parlak kalkınışların teşvikcisidir.
Konuşmadan önce düşün, hareket etmeden önce ölç.
Geçmiş bir dost için yakınmak yeni dertler edinmektir.
Cehalet Tanrının laneti olduğuna göre, bilgi göklere uçabileceğimiz kanatlardır.
Nasıl bir at, üzerindeki zengin koşumların farkına varmazsa insan da içinde yaşadığı nimetlerin öyle farkına varmaz.
Bir iftira başka iftiraları doğurur.
Aşk bir deliliktir.
Daha iyi, iyinin düşmanıdır.
Yiğitlik intikam kazanmakta değil, tahammül göstermektedir.
Geçmiş bir felakete üzülmek, bir yenisini davet etmenin en emin yoludur.
Aslında hiç bir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında düşündüğümüze bağlıdır.
Leo Nikolaevich TOLSTOY
Af dileyen, kendi kendini itham eder.
Aşk, kızıl gibi geçirilmesi gereken bir hastalıktır.
Bekleyebilen için herşey iyi sonuç verir.
Bir insanı, bulunduğu mevki ile değil, göz koyduğu mevkiyle ölçmelidir.
Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.
Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür, ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.
Hırsları kökünden atmak mümkün değildir. Onları sadece asıl ülkülerine doğru yöneltmeğe çalışmalı.
İnanç, hayatın kuvvetidir.
İnsanlar seni, istedikleri kadar bilsinler, ama kendi kendini aldatabilir misin?
Öyle davran ki, senin iraden kendini bir kanun koyucu gibi hissetsin. Öyle davran ki, bu davranış yanında insanlığı bir araç değil bir amaç olarak göresin. Öyle davran ki, senin iradenin bir kanun gibi genel geçerliliği olsun.
Savaş, mızraklı, trampetli bir bayram değildir. Onun manzarası kandır. Ölümdür.
Tarihin konusu, kavimlerin ve insanların hayatıdır.
Victor HUGO
Öğrendikten, sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz
Barış, her şeyi hazmeden mutluluktur.
Çalışma uçup gidebilen bir alışkanlıktır; bırakması kolay, yeniden başlaması zor bir alışkanlık.
Ölüm bu; ne hükümdar tanır, ne soytarı; herkesi aynı iştahla yutar.
Hayat, felaket, yalnızlık, yüzüstü bırakılmışlık, yoksulluk kendine göre kahramanları olan savaş alanlarıdır.
Evlatlarını sevmeyen babalar olabilir; ama, torununu çıldırasıya sevmeyen dede olamaz.
Kadınsız bir erkek horozsuz bir tabanca gibidir; erkeği ateşleyen kadındır.
F.M.Arouet VOLTAIRE
Ayrılık, tatmin edilmeyen aşkı arttırır.
Her zaman zevk, zevk olmaktan çıkar. Bir şeye düşkünlük hayvanlarda bile yoktur.
Hiçbir ordu, zamanı gelmiş bir düşünceye karşı duramaz.
İnsan zeka karşısında eğilir ama şefkat karşısında diz çöker.
İnsanoğlu hiç de kötü olarak yaratılmamıştır; ama hastalandığı gibi kötüleşir de.
İyi bir taklit, kusursuz bir yaratıştır.
Kendi nefsine hakim olan, dünyaya hükmedebilir.
Pek az insan başkalarının deneylerinden yararlanmayı bilecek kadar akıllıdır.
Seçilmiş birkaç kitaptan güzel ne olabilir.
Tanrıya ettiğim dua pek kısadır; Tanrım düşmanlarımı gülünç duruma düşür.
Vahşiler hariç, bütün insanlar, kitapların hükmü altındadır.
Vatana sadakatla hizmet edenin atalara ihtiyacı yoktur.
Vatanımız, bütün asil ruhlar için en mukaddes bir yerdir.
Yarabbi ben düşmanlarımı yenmeğe kadirim. Sen beni dostlarımdan koru.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)